24 Eylül 2014 Çarşamba

Vapursuz Yalova Ziyareti


          Uzun aradan sonra, Yalova'ya gidişimde üzüldüm...
          Evet biraz gecikmeli olsa da, özlediklerimi, hissettiklerimi paylaşmak istiyorum. 2014 Hıdırellez günü  ablalar gurubumla Yalova'ya bir arkadaş ziyaretine gittik, Ziyaret saatleri ve muhabbetler çok keyifli idi, ancak yolculuk kısmı genel  görünüşle güzel değildi. Sadece, gittik-geldik.!!!
       
          İstanbul-Yalova gezimizde; eski sefalı yolculuklarımızı hatırlayarak üzüldüm. Üstüne üstlük Yalova eski iskelesin  kenarına çekilmiş, eskinin o güzelim vapurunu  viran görünce üzüntüm daha da arttı. Evet evet, gittik-geldik dedim. Tabii kendi aramızda sohbet ettik elbette, ama, yan yana sıkışık koltuklarda oturarak, birbirimizi görmek veya konuşanı, dinlerken görebilmek için başımızı eğerek bakmak zorunda kalarak. Arada susup, karşı yukarımızda duran televizyona takılan gözümüz haricinde, etrafımızda kimler var, kimler yok, görmeden, fark etmeden gittik-geldik.
       
          Evet sadece gittik-geldik. Eski yıllarda, Adalar-Yalova vapurları, Galata Köprüsünün orta yerinden kalkar,  sırayla bütün adalara uğrar en son Yalova'da kalırdı. Oysa bu gidişimde; Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyük Ada, iskelelerine uğramadan, denizin yosun kokusunu, adalar sahilindeki gazinolardan rüzgarla eserek gelen hafif  anason kokusunu koklamadan  gittik-geldik. İskelelerde, kendine has edasıyla eldivenini giyip halatı  atan ve tutan çımacıları görmeden, onların birbirlerine laf atıp takılmalarını gülmelerini izlemeden, kaptan köşkün penceresinden iskelede duran görevlilere, inen binen yolculara selam veren kaptanın gülümsemesini, vapur düdüğü ile verdiği selamını almadan gittik-geldik. Adalarda telaşla inen, elinde  mimoza ve leylak  buketleri ile mis kokuyu savura savura vapura koşanları, oooh yetiştik telaşı ile koltuklara otururken diğer yolculara gülümseyen yüzleri, selamlaşan başları görmeden, ve onlara gülümsemeden gittik-geldik. Ne acı geldi bunları yaşayamamak bir bilseniz.
           
          Sadece kaptanları andım içimden. Onlara sevgilerimi selamlarımı gönderdim, sessiz mırıldanmamla duymayacaklarını bile bile. Oysa köşke çıktığım zamanlarda ne hoş sohbetlerde bulunurduk seyir boyunca. Hele orada pişirilen sade kahvenin kokusu ve tadı bir başkaydı. Nur içinde uyuyun Mehmet kaptanlar, Asım kaptan, Ahmet ve Kemal kaptanlar kim bilir şimdilerde nerelerde ne hallerdesinizdir? Yaşıyorsanız Allah selamet versin.

          Eski zamanlarda, çok değil yetmişli yıllarda, gençlerin ellerinde gitar vardı, def vardı, darbuka vardı, telefon-tablet değil. O gençliğin dilinde güzel şarkılar vardı, güzel fıkralar vardı, güzel şakalar, oyunlar vardı, bozuk Türkçe ile argo kelimeler, küfürler değil. Gençliğin, çocukların, ailelerin piknik kültürü vardı mangalsız olanından. Pikniklerde istop, yakar-top, dokuz-taş (tombik), misket,-yağ-satarım bal-satarım, mendil kapmaca, karşıdan karşıya, kör-ebe, saklambaç oynanır, tekerlemeler söylenir, eller arkada bağlanarak asılı simit'i ellemeden yeme, tabaktan yoğurt yalama, alınlar arasına sıkıştırılan portakalı düşürmeden dans etme yarışmaları yapılırdı. gitarlar çalınır şarkılar söylenir danslar edilirdi, hatta dans yarışmaları düzenlenirdi.
     
          Adalar-Yalova vapurları ile boğaz vapurlarında özellikle hafta sonları şenlikler düzenlenirdi sanki. Gitar çalıp şarkı söyleyen gençlere  salonda oturan bütün yolcular eşlik eder, birbirlerini tanıyormuşçasına gülen yüzlerle eğlenilir, oynanan oyunlarda cezalı kalan yarışmacıya bütün salondaki oturanları da içeren cezalar verilir gülüşülürdü.ör: çocuklar da dahil salondaki herkesin eli öpülecek, veya herkesin ayakkabısı silinecek vs :). Ve, tur bittiğinde, vapurlardan neşe içinde, gülen, gülümseyen yüzlerle inilir, dağılınırdı.
       
          Evet evet, benim jenerasyonum bunları bilir  ve keyif içinde yad eder de; yeni nesiller bu güzelliklerden mahrum. Tabii mahrum ve hiç bu tatları bilmeyecekler, bu tatları anlamayacaklar maalesef. Hep yalnız olacaklar, ellerinde telefon  internet yanlarındaki arkadaşları ile sadece internetten veya gelen mesajla ilgili olmaktan öte sohbet etmeden vapurun dışında dalgaların çıkardığı köpükleri saymadan, seyir halinde dalganın vurmasıyla biraz olsun ıslanmadan tabii ki bu heyecanı yaşamadan, sadece ulaşım hattını kullanan nesil. çok yazık...