2 Mart 2016 Çarşamba

MADALYONUN ÖTEKİ YÜZLERİ - İLK DEFA BU KADAR...



         


            "Madalyon'un öteki YÜZÜ" denir  dediğinizi duyar gibiyim. :)  Bu gün 3 mart 2016; benim için güzel bir gün. Sabahtan itibaren hep sevdiklerimle, sevenlerimle, canımcımlarımla beraberdim.
            Sabah Barış Manço Kültür Merkezinin kafe bölümünde; dostlarım, canlarım, fotoğrafçılık ve photoshop hobi ve keyiflerini paylaştığımız canım arkadaşlarımla beraberdim. Öğleden sonra da 40 yıllık arkadaşlarım, Eski değil eskimeyen dostlar beraberdik. Bakırköy de oturan sevgili Süheylamız bizi harika ikramları, daha da güzeli harika güler yüzüyle ağırladı. Güzelim buruk çayın tadını şu anda damağımda hissettim.
            Akşamüstü yağmaya başlayan yağmurla beraber yarı ıslanarak  bakırköy  ido iskelesine varıp 18:10 da hareket edip  18:35 de Kadıköy iskelesine vardık. herkes evine ulaşacağı vasıtalara dağıldı.
Artık anda olmayı yeğleyip çok can sıkıcı bir durum olmadıkça içinde bulunduğum her andan tad almaya çalıştığım için, şemsiyem olmadığı halde halimden şikayetçi olmadan biraz  seri adımlarla evimin yakınından geçen otobüs durağına vardım.
            İŞTE "madalyonun öteki yüzlerini" görüp yaşamaya başlamıştım......
            Yağmur aşırı sağanak olmasa da sıkı yağıyor kaldırımlar, caddeler, her yer, her yer çeşitliliğe sahip gölcüklerle donanmıştı. Ayağımda süet bir bot olduğu halde bazı yerlerde acık sekerek seri yürümeye çalışıyor olmama rağmen ayağımın lök ıslanmasına aldırmadan yerlerde ve kaldırımlardaki gölcüklere takıldım.
            Üzüldüm. Hayır ıslandığım için değil her yer beton olduğu için,
            Üzüldüm, artık yağmurlar yağdığı zamanlarda, toprak kokusu duyulmadığı için.
            Üzüldüm, Hemen hemen hiç toprak alan kalmadığı nedeniyle emilemeyen yağmur suları toprağı besleyip yeraltı su kaynaklarına katılacağı yere, mazgallardan kanalizasyon sistemlerine oradan da direkt denizlere akıyordu.
            Üzüldüm mazgallar fıskiye olmuş deliklerinden isyan edercesine caddelere taşıyordu......
            Durakta uzun süre bekledikten sonra ( Taksi mi dediniz?. iyi havalarda neredeyse yolunuzu kesip dat dat korna ile taciz yapan taksiciler sanki sırra kadem basmışlardı) otobüsün gelmemesi üzerine, otobüs durakları şefliğine giderek, otobüsün neden saatinin bu kadar aksadığını sorup; 45 dakikadır otobüs beklediğimi söyledim. aldığım cevap...Kızdırıcı ? hayır. hayret ettirici ?, hayır. DÜŞÜNDÜRÜCÜ  idi... " Hanımefendi, 153 numaralı telefonu arayıp oraya soracaksınız. Biz artık o işlere bakmıyoruz, karışamıyoruz. Biz burada sadece otobüslerde kaybolan, unutulan  kayıp eşyalarla
ilgileniyoruz" oldu... !!! vah vah vah dedim o hızla kah yürüyerek kah otobüs, taksi veya minibüs
bakarak gölcüklere aldırmadan, iliklerime kadar ıslandığım için kolumun içinden süzülerek avucuma akan yağmur sularına aldırmadan tek bir şeye ihtiyaç hissettim :) Keşke gözlük camlarında da arabalardaki gibi silecek olabilseydi. Gözlük camlarımın ıslanması nedeniyle doğru dürüst göremiyordum.
              Nitekim bir minibüse attım kendimi. Parayı uzatıp ineceğim yeri söylediğimde Şoför " bu araba oradan gitmez hanımefendi, biz Ankara asfaltından gidiyoruz" demez mi. bir durak sonra tepe natilus önündeki durakta beni indiren şoför, ısrarla vermek istememe rağmen para almadı sizin minibüs buradan geçer binersiniz dedi. teşekkür edip indim. Biraz duralayıp ehhh  hadi burada biraz beklesem de minibüse binsem mi yoksa yoluma seri adımlarla devam edip bir an önce eve varıp ıslak elbise ve çamaşırlardan kurtulup sıcak bir duş alsam mı diye düşünürken yanıma yaklaşmış olan gencin gayet içten ve kibar sesiyle düşünceme ara verdim " Hanımefendi  çok ıslanmışsınız buyurun sizde benimle şemsiyemin altında durun" Şaşırmaktan çok mutlu oldum. Evet yaaa işte bizim insanımız buydu. Anne-Babası ne güzel bir evlat yetiştirmiş, kalbinin güzelliği yüzüne, gülümsemesine vurmuş gence çok çok teşekkür ettim. Evet yaa işte bu dedim daha hala düşünen, düşünceli, paylaşımcı olanlar var bitmedi Herkes BEN'ci değil. Herkes" gemisini yürüten kaptandır" demiyor. Helal olsun sana güzel insan...Çok teşekkür ederek mutlu ve içimden gelen müteşekkir yüz ifademle "Çok teşekkür ediyorum, ben zaten iyice ıslandım şemsiyenizi paylaşırsam sizin diğer yanınız iyice ıslanır" deyince olsun fark etmez deyip şemsiyesini bana doğru tuttu. Kendisine tekrar teşekkür ederek yürürsem daha doğru olacağını yürümeyi düşündüğümü ifade edip hızlı adımlarla daha da ıslanarak  eve geldim :) apartmana girdiğimde  İlk defa bu kadar ıslanışımın fotoğrafını  hatıra olur diye çekmesini rica ettiğim güvenlik görevlisine  vermek üzere çantamdan telefonumu çıkarttım ki... şarjım da bitmiş :)
             Eve girer girmez doğru üstümdekileri çıkartıp sıcacık duşun altına girdim. Çok iyi geldi, duşun altında dakikalarca öyle durasım geldi, gözümün önüne de caddelerdeki gölcükler..Hayır dünyada bu kadar susuzluk tehlikesi varken suyu boşa akıtma lüks ve hakkım olmadığı bilincimle musluğu kapatıp ıslanma maceramı sonlandırdım. Hanife.

Etiketler: , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa